7 Şubat 2017 Salı

Karun ve Anarşist, İskender Pala, Kapı Yayınları




ARKA KAPAK YAZISI

Tarih bir ayna… Aynayı kaplayan bir dilemma…

Kutsal Hermos’un suyuna karışan altının rengi hızla kan kızılına dönüşürken; kâhinler yaklaşan büyük savaşın haberini vermiş, tekinsiz bir hava zengin Lidya diyarını sarıp sarmalamıştı. Bir cephede güçlü askerleri ve görkemli hazineleriyle Aslan Kral Krezüs —nam-ı diğer Karun; diğer cephede terk edildiği ölümü alt edip Pers diyarına hükmedecek olan Keyhüsrev.

Ve aynada sır dolu bir yansıma; tarihin öteki yüzünde devam eden karanlık…

Bir darbeye koşan Türkiye’de polis sirenleri yeri göğü inletiyor, silah sesleri sloganlara karışıyordu. Günleri ve geceleri esir alan terör, sokak çatışmaları, soygunlar, cinayetler her şehirde, her sokaktaydı. Kültür ve sanat kana bulanacaktı. Savrulan hayatlar, imkânsız aşklar…

Kim haklıydı? Ah!..

Karun ve Anarşist, tarihin akışını belirleyen hırsların ve tarihi aşan aşkların romanı. Coğrafyamızın kaderine bilgece bir bakış. İskender Pala’nın hep zevkle okunan usta kaleminden…
(Tanıtım Bülteninden)


-



KİTAP YORUMU

4/5

Karun ve Anarşist, geçmiş ve geleceğin buluştuğu bir kitap. İlk yüz sayfada yoğun tarih ile harmanlanmış, MÖ 500 yıllarındaki Lidyalılar anlatılıyor. Daha sonra konu 80'lerdeki Türkiye'ye, o zamanlar yaşanan darbeye geliyor. Ve sonlara doğru bu iki hikaye birleşip harika bir sona bağlanıyor.

İskender Pala'dan okuduğum ilk kitaptı. Çoğu kişi İskender Pala'yı bu kitabı ile yargılama diğer kitapları daha iyi gibi cümleler kurdu. Ama diğer kitaplarını okumadığım ve bir karşılaştırma yapamadığım için bana bu kitabı gayet güzel geldi.

İlk yüz sayfayı hem sevip hem nefret ettim. Nasıl mı oldu? Bir yandan Tarihi bilgiler çok fazla hoşuma gitti. Yabancı kelimeler fazlaydı. Googledan kelimeleri, şehirleri ve kişileri araştırmak gayet zevkliydi. Ama bir yandan da uzun uzadıya anlatımı, sayfalar arası sürekli tekrara düşmesi beni daralttı.

Kitap 1980'li yıllara gelince biraz daha keyfim yerine geldi ve sanki başka bir kitap okurmuşcasına farklı bir hikayeye giriş yaptım. Sonlara doğru iki konu birbiri ile bağlanıp, yapbozdaki parçalar yerine oturunca kitaptan daha fazla keyif aldım diyebilirim.

Bir kitabın en önemli yeri vermek istediği mesajdır. Ve bu kitabın vermek istediği mesaja bayıldım. İlk yüz sayfada bir ülkede kültürün önemli olduğunu söyleyen satırlar baya iyiydi. Aynı zamanda tarih ve sanatın karşılaştırıldığı yerler çok yerindeydi.

Ben İskender Pala'yı da bu kitabını da sevdim! İlk ama son olmayacağı kesin. Sizler daha önceden İskender Pala'nın diğer kitaplarını okuyup, sonra Karun ve Anarşist'i okuyacaksınız belki benim hissettiğim şeyleri hissedemeyebilirsiniz. Ama ben gayet memnun kaldım. Tekrara düşen sayfaların boğuculuğu yüzünden bir puan kırdım. Onun dışında mükemmel! 

-

KİTAP ALINTILARI

1)
Sordunuz diye söyleyeyim ki bir ülkeyi ayakta tutan şey -elbette bana göre- asker değil, zaferler değil, yalnızca ve yalnızca culturadır; gelenek ve sanatla yükselmiş bir  culturaus, belki bir spohia, yüce kral.
(Buradaki ''cultura', kültür anlamına gelmektedir.)

2)
Savaş gelip çatınca ülkedeki neslin ölmesi değildir asıl kötü olan, o ülke culturasının ölmesidir. Bir ülkede bütün bir nesil ölmüş olsa bile, cultura yaşıyor olduktan sonra o ülke küllerinden yeniden doğar.

3)
Bir toprak, ancak cultura sayesinde vatana dönüşür.

4)
Nice kıt kanaat yaşayan insan tanıdım ki altına hükmedenlerden daha talihliydiler. Nice insan da tanıdım ki masallardaki kadar zengindiler ama mutsuz öldüler.

5)
Güzeli sevmek nasıl İlahi bir nimet ise, güzeli sanat yoluyla anlatmak da o derece tanrısal olacaktır.

6)
Eğer muhatabında bir iyileştirme yapmayacaksa sanat eseri üretmenin ne anlamı veya ne gereği olabilirdi ki? Eğer bir sanat eseri insanı olumlu yönde geliştirmiyorsa zaman ve emek israfından başka ne olabilirdi ki?

7)
Culturusa sahip olmadan fikir sahibi olunamaz.

8)
Elbette bilgi hem mutluluk, hem acı verir ama hiçbir acı cehaletten daha fazla zahmet verici değildir.

9)
Mutlu insan, yalnızca midesi doyan değil, bilakis ruhu ve gönlü doyan insandır.

10)
Dünyada olup bitenlere akıl erdirmek zordu.

11)
Birileri için umutsuzluk getiren şey diğerlerine hayal kurduruyordu.

12)
Şiddet, sanatın giremediği yerlerde serpilip yayılır.

13)
Biz tarih yapıyoruz, onlar sanat yapıyor. Biz tarihin kalbinde bir isim, onlarsa zamanın çehresinde bir süs. Yüzyıllar sonra bizi hatırlayanlar bir kronolojiden, sanatçıları hatırlayanlar ise hala bir eserden bahsediyor olacaklar. Biz bir neslin kahramanı, onlarsa nesiller boyu kahraman...

14)
Toprağın altında sultan yahut köle eşittir ama eser üretenler değil.

15)
Mutluluklar hep kısa sürüyordu nedense. Uzun yıllar çekilen derin ıstıraplardan sonraysa, çehreler bir mutluluğu uzun süre kaldıramıyordu. Hep kederden ağlayan gözler sevinçle kaç damla dökebilirdi ki?

16)
Hiçbir canlı mutlu değildir!

17)
Şu dünyada düşmanın yoksa başarılı olamadın demektir!

18)
Anlayamıyorum, bir insan diğerini nasıl öldürebilir; hele de düşüncesinden dolayı; hiç anlayamıyorum. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder